Dün, bizim hükümetimizden değil, Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasından öğrendik ki…
Türkiye BRICS üyeliği için başvuruda bulunmuş.
Ülkemizin 150 yıllık istikametini değiştirecek özellikte bir adımı Ankara’dan değil, Moskova’dan öğrenmek bir vatandaş olarak ağırıma gitti.
Sanki kapalı kapılar ardında, halktan saklanır gibi bir başvuru mu yapılmıştı yani…
Oysa daha önceki hafta Türkiye’nin uzun süreden beri ilk defa bir AB toplantısına davet edildiğini öğrendiğimde çocuklarımız için çok sevinmiştim.
Tam 20 yıl önce 17 Aralık gecesi aldığım telefon
Dün Moskova’dan gelen kararı okuduğumda 20 yıl öncesine döndüm.
17 Aralık 2004 gecesini çok iyi hatırlıyorum.
O gece Avrupa Birliği, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini başlatma kararı almıştı.
Ondan 2 yıl önce demokratik ve adil bir seçim yapılmış ve yeni kurulmuş bir parti olan AKP yüzde 34 oyla Meclis’teki sandalyelerin üçte ikisini alarak iktidar olmuştu.
Arkasındaki halk oyu yüzde 34’tü…
3 Kasım 2002 seçiminin ardından Milliyet gazetesinin yıldırım baskısı
CHP’li kayınvalidem Erdoğan ve Gül’e teşekkür etmişti
O geceyi çok iyi hatırlıyorum.
Rahmetli kayınvalidem Perihan Oral beni arayıp aynen şunu söylemişti:
“Sayın Abdullah Gül ve Sayın Tayyip Erdoğan’la konuşursan benim için de AB’deki bu kararın alınmasını sağladıkları için teşekkür et…”
Bunu söyleyen insan, eşi 5 dönem CHP milletvekilliği yapmış, bütün ailesi kurulduğundan beni CHP’li olan bir Cumhuriyet kadınıydı.
Çocukları, torunları ve bu ülkenin demokrasisinin, refahının geleceği için çok sevinmişti bu karara…
Seçimde yüzde 34 oy almış AKP, o gece Türk milletinin çok geniş bir çoğunluğunun desteğini almıştı.
Ertesi gün Türkiye’de yayınlanan gazetelerin manşetlerine bakarsanız, bir milletin coşkusunu ve sevincini görürsünüz orada.
Çünkü bu milletin 150 yıllık istikametini pekiştirecek tarihi bir karardı.
O kararı millet almıştı.
16-17 Aralık 2004 Avrupa Birliği Konseyi Brüksel Zirvesi
Bugün bir de BRICS’le ilgili haberler nasıl bir bakın?
Şimdi Türkiye tarihi bir kararın eşiğinde…
İstikametini Batı’dan Doğu’ya çevirecek yeni bir oluşuma yöneliyor.
Bu dedikodu dört gündür konuşuluyor.
Ama bakın ülkenin medyasına…
Türkiye’nin artık birinci medyası haline gelen internet haber siteleri ve YouTube yayınlarından en küçük bir coşku görüyor musunuz?
Bırakın onları…
İktidarın tamamen kontrolündeki klasik gazete ve televizyon kanallarında bir heyecan var mı…
Oysa hepimizi, çocuklarımızı, torunlarımızı, hatta onların çocuklarını ilgilendiren tarihi bir adım atıyor Ankara…
Dönemin Başbakanı Erdoğan: 2014 Türkiye’nin AB üyeliği ve demokratikleşme reformları açısından bir milat olacak / Milliyet
AB’ye tam üyelik adımını, bizzat Özal’ın unutulmayan basın toplantısı ile öğrendik
Rahmetli Özal, AB’ye tam üyelik başvurusunu tarihi bir basın toplantısı ile bizzat kendisi açıklamıştı.
Bakın ertesin günkü gazetelerin manşetlerine…
Büyük bir coşku ve heyecan vardı ülkede…
Peki Ankara bu BRICS kararı nasıl aldı?
Kaç kişi tartıştı?
Tek kişi aldı bu tarihi kararı…
Ve bu kaçıncı karar…
17 Eylül 2023 tarihli Hürriyet manşeti
TBMM’nin aldığı İstanbul Sözleşmesi kararı tek imza ile iptal edildi
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ne girmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararı ile onaylanmıştı.
Tek kişinin imzası ile çıktık.
NATO içindeki yerimizi sorgulatan ve hava sahamızın savunmasını büyük zaafa uğratan S-400 kararı tek kişi tarafından alındı.
Şimdi de başka bir oluşuma girme kararı alıyoruz.
Bu ne anlama geliyor?
Türkiye istikametini Batı’dan Doğu’ya mı çeviriyor?
AB üyeliği kararından vaz mı geçiyoruz?
Üstelik böyle bir karar alındığı millete bile söylenmiyor.
Aynı gün Yargıtay Başkanı çok tuhaf bir şey söylüyor
Dahası bu başvuru kararının duyulduğu gün ülkemizin Yargıtay Başkanı hayretler içinde bırakan bir şey söylüyor.
Bir yandan “Özgürlükçü, insan haklarına saygılı bir Anayasa yapalım” diyor ama arkasından sözünü şöyle tamamlıyor: “Avrupa hukukundan vazgeçip, milli ve yerli hukuk anlayışına geçelim.”
Yani “Vatandaşlarımızın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru hakkını ellerinden alalım” demeye getiriyor.
“Hukukta istikameti değiştirelim” diyor…
Yargıtay Birinci Başkanı Ömer Kerkez ve Cumhurbaşkanı Erdoğan
Türkiye 1 Mart kararını bizzat Meclis Başkanı’ndan duymuştu
Türkiye 1 Mart 2003 günü tarihi bir karar almıştı.
Irak Savaşı’na katılmama kararı idi bu.
Ve bu kararı o günkü iktidarın istemesine rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi almıştı.
O oturumda başkanlık kürsüsünde bir AKP’li olan Bülent Arınç oturuyordu.
Türk halkı o kararı, o gün Yüce Meclis’te bizzat Meclis Başkanı’nın ağzından öğrenmişti.
TBMM’ye ve Türkiye’ye büyük prestij getiren bir karardı o.
Ben gazeteci olarak Türkiye’nin Irak’a müdahalede rol almasını savunuyordum.
Ama TBMM’nin aldığı o karardan dolayı gurur duydum.
Çünkü böyle tarihi bir karar tek kişi tarafından değil, halkın oylarıyla seçilmiş Yüce Meclis’te alınmıştı.
Böyle tarihi bir kararı oyları yüzde 30’lara düşmüş bir irade almamalı
Bir vatandaş olarak hissiyatımı dile getirmek istiyorum.
Böyle tarihi ve milletimizin kaderini etkileyecek yeni bir oluşuma katılma kararını tek kişinin alması doğru olmaz.
Alabilir mi? Alabilir.
Ama son seçimde oyları yüzde 30’lara düşmüş bir iradenin alması, demokratik teamül açısından hoş bir şey olmaz.
Bu kararı millet almalıdır.
Ve böyle bir karar alınacaksa, yapılacak bir seçimden sonraya bırakılmalı.
Seçime girecek partiler bu konuda halka görüşünü açıklamalı, oradan aldığı yetkiyle ancak ülkemize yeni bir istikamet verme kararını hayata geçirmeli.
Sayın Cumhurbaşkanı kendi çocuklarını da düşünmeli
Sayın Cumhurbaşkanın da bu kadar büyük bir tarihi kararı tek başına almak yerine milletin iradesine bırakmasını dilerim.
Bu millet 150 yıldan bu yana gideceği istikameti belirledi.
Halka bütün açıklığı ile anlatmadan, onun görüşünü almadan bu istikameti değiştirecek özellikte adımlar atılmamalı.
Bu konuda gerekli bütün bilgileri verin. Bu karar AB ile ilişkilerimizin sonu anlamına mı geliyor?
İstikametimizi Batı’dan Doğu’ya mı çeviriyoruz?
Avrupa Birliği tam üyelik kararı için yaptığımız anayasal düzenlemelerden, hak ve özgürlüklerden vaz mı geçiyoruz?
Vatandaşların bunu bilme hakkı var.
Ben 77 yaşındayım.
Bu temennim artık kendim için değil, hepimizin çocukları içindir.
Buna Sayın Cumhurbaşkanı’nın çocukları ve torunları da dahil…